28 Temmuz 2012 Cumartesi

Küçük Güney Kore’den Dev AB’ye Kriz Dersleri

Avrupa Birliği‘nin içinde bulunduğu ekonomik kriz son zamanlarda ülkelerin iflasa gitmesine engel olamayacak seviyeye gelmiş durumda. Hepimizin de bildiği gibi iflas bayrağını çeken ilk ülke Yunanistan olmuştu, bunun ardından tarihindeki en yüksek  işsizlik ve enflasyon oranlarıyla başa çıkmaya çalışan başta İspanya olmak üzere Portekiz, Macaristan gibi ülkeler IMF’den alınan rekor seviyedeki kurtarma paketleriyle yollarına devam etmeye çalışan ülkeler arasında.

Yunanistan’da yaşanan bunalım son halini 17 hazirandaki seçimlerle almıştı, İspanya’da ise senaryo tıpkı Yunanistan’daki gibi ilerlemeye devam ediyor. Ülkelerin uyguladığı kemer sıkma politikaları tartışıla dursun herkesin kafasında yine aynı soru var: “ AB para birimi EURO bırakılmalı mı?”

Peki Euro’dan vazgeçip eski ulusal para birimine dönmek enflasyon için atılabilecek en iyi adım mıdır? Spekülasyonların her geçen gün arttığı AB ülkelerindeki bu konuyu bir kenara koyup, bugünkü yazımda üzerinden henüz 15 sene geçmiş Asya mali krizinin etkisinden başarılı bir şekilde kurtulan Güney Kore’nin , Avrupa’ya ders olacak nitelikteki kriz politikasına değinmek istiyorum.

Asya Mali krizinin vurduğu Güney Kore’nin 1997'de işyerleri borca batmış, bankaları aşırı borçlanmış, finansal sistemi ise çökmenin eşiğindeydi. Acilen bir çıkış yolu arıyordu ve IMF’den 58 milyar dolarlık dev bir borç aldı. Yaşadıkları ekonomik krize sanki IMF sebep olmuş gibi ilk önce “IMF krizi“ dediler ama sonrasında diğer ülkelerden daha çabuk bir şekilde toparlanarak 3 yıl içerisinde bu borcu geri ödediler.

Güney Kore’nin yaşadığı bu mali krizde dikkati çeken 2 önemli nokta vardı. Bunlardan biri, ülkenin ekonomiyi yeniden inşa etme hızıydı. İkincisi, Güney Korelilerin bunun yapılmasına içten yardım etmesiydi. Belki de dünyada benzerini göremeyeceğimiz derecede fedakarlıklar yapılan ülkede insanlara televizyonlardan altın ve döviz bağışlama çağrıları yapıldı ve halk yerli malı kullanmaya teşvik edildi. Peki hükümet bunu nasıl yaptı?  Tam bu noktada yazıma BBC’den Lucy Williamson’ın kriz döneminde bakanlığın Ekonomi Politika Direktör Vekili olan Lee Chan-woo ile yaptığı röportaja yer vermek istiyorum:

-Williamson: Kamuoyunu seferber etmenin sırrı nedir?
-Chan-woo: "Külfeti paylaşmak" dedi ve ekledi: "Yöneticiler ve işçiler ücret kesintilerini ve geçici işten çıkarmaları kabul etti. Halk arasındaki görüş birliği anahtar unsur; halkımızdan kurşuna siper olmasını istedik ve oldular."

Haberin devamında ,kriz döneminde Seul’ de  gazeteci olarak görev yapan Mike Breen ise bunun sadece Güney Kore halkının devlete daha fazla güvenmesiyle açıklanamayacağını  şöyle ifade ediyor:
"Onlar da her Avrupalı gibi çıkarcı, bölünmüş ve güvensizdir. Ama bununla birlikte, yakın dönemde bir yoksulluk ve ondan nasıl çıkılacağı tecrübesi yaşadılar; bunu milliyetçilikle yaptılar, bütün için kişisel fedakarlıkla.
"Bu yüzden hükümet tarafından milliyetçi veya yurtsever kartı inandırıcı biçimde oynandığında, herkes etrafında toplanıyor.”
"Ayrıca birçok Avrupa ülkesinde pek çok kişinin bir krizin varlığına ikna olduğundan şüpheliyim; onlar sadece bunu gazeteden okuyorlar."

“Başka bir etken ise refah seviyesi, Korelilerin mali kriz zamanında kaybedecek fazla bir şeyi yoktu, yani bunun anlamını çok iyi biliyorlardı. Şimdi ise Avrupa, ihracatta Güney Kore’nin en iyi müşterilerinden…”
Kriz zamanında Seul’ de yaşayan Choi Gwang-ja ise şunları söylüyor:
"Biliyorum ki Avrupa'daki mali kriz bizimkinden farklı ama bizim gibi bir araya gelirlerse onlar da üstesinden gelebilir.
"Eğer halkı örgütlemek için ulusal bir hareket olursa her ülke bunu yapabilir. Kore küçücük bir ülke, Avrupa'daki aileler çok daha zengin, yani bence evlerinde duran daha fazla altın vardır."

Güney Kore’de yaşanan ve bu denli birlik içinde atlatılabilen krizden öğrenilecek çok şey var. Aslında halkın mücevher bağışında bulunması ülkenin finansal açıdan çok psikolojik olarak nasıl bir bütün olduğunu ortaya koyuyor. Tam da bu nokta da şu soruyu sormak istiyorum, birlik önerilerinin “modası geçmiş” olarak yorumlandığı Avrupa’da yakın gelecekte buna benzer bir milliyetçilik ve beraberlik ruhu ortaya çıkar mı? Ben böyle bir ihtimalin çok düşük olduğunu düşünüyorum, çünkü AB ülkelerinin milliyetçilik ruhuna bürünüp AB ruhundan vazgeçmeleri onların Euro’dan vazgeçmesi anlamına geliyor. İlk önce Euro’yu kabul edip sonrasında ondan vazgeçmeyi düşünmek belli ki o kadar kolay değil. Sanırım buna en güzel örnek yine içinde bulunduğu karmaşık durumla bu konuyu özetler nitelikte olan Yunanistan. Peki Avrupa bu krizi nasıl çözecek? Nasıl bedeller ödeyecek? Bekleyip göreceğiz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder